1955'te Sarız'da Kaymakam Vekili'ydim.
Uzak bir köye gitmek üzere jeep ile yola çıktım. Jeep köyün içinden geçerken Muhtar evine davet etti. Üstü yarı kapalı avluda oturduk. Ne içeceğimi soran muhtara "Ayran içelim" dedim. Muhtar, "Ayran olur mu Bey'im, çay verelim." diyerek karşı odaya doğru "Kaymakam Bey'e çay yap hanım." diye seslendi. Ben havanın çok sıcak ve işimin çok acele olduğunu söyleyip ısrarla ayranı istediysem de faydası olmadı. Daha sonraki günlerde şeker ve çay satın alındığı için misafire çay ikram etmenin daha makbule geçeceği adeti oldupunu öğrendim.
Çay gecikmişti. Muhtar çayın akıbetini öğrenmek için odaya gittiğinde öünmden bir köpek geçti Karşımda duran bir küpe kafasını sokup bir şeyler içip kaçtı.
Bu sırada hanımının yanından gelen Muhtar çok kızgındı. "Daha çayı yeni bulabilmiş bizim kaşık düşmanı." diye özür dilemeye başladı. Vakit boşa geçiyordu. Bir defa daha ayran içme ısrarım üzerine Muhtar evvel köpeğin ziyaret ettiği küpten bardaklarımıza ayran doldurup getirdi.
- Muhtar! dedim. Bu ayranı içemem.
- Hayır ola Beyim, bir şey mi oldu?
- Evet, biraz önce bir köpek küpe kafasını sokup bu ayrandan içti.
- Köpeğin rengi neydi Beyim?
- Köpeğin rengi ile bunun ne alakası var Muhtar? Diyelim ki beyazdı.
Muhtar hemen rahatladı. Ayran tepsisini uzatarak kesin bir ifade ile :
- Beyazsa zararı yok. İç Beyim iç, o bizim köpek...
Fahri Razi Yücel
(E) Kaymakam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder